30 YILLIK PLAN YENİ Mİ ANLAŞILDI?
Bazı sözde aydın ve siyasiler paranoya suçlaması
yapmasınlar diye 20'nci yüzyılın meşhur Şark Meselesi Projesi ve Sevr
Antlaşması ile kurulmak istenen Kürdistan projesini unuttuk ve bir kenara
koyduk…..
Mahalle baskısı sonucu hadi onu bir kenara koyduk
da…….,
Arap Baharı diye yutturulan bu cehennem ortamında daha
açık bir şekilde ortaya çıkan Kürdistan söylemleri, haritaları ve sevdası da mı
bizim paranoyamızmış…?
Ne yazık ki…;
Tarihi ve gerçekleri bilmeyen sözde aydınlar ve oy
avcısı siyasiler, Sevr gerçeğini unutturdukları gibi Büyük Orta Doğu
Projesi’nin parçası olarak PKK terör örgütü üzerinden 30 yıldır oynanan
Kürdistan oyununu da, doğru düzgün görmemize ve bu konuda istikrarlı, kararlı
bir mücadele vermemize sürekli engel oldular...
Tehlikeyi görmeye çalışan ve mücadele edenleri de,
parçası ya da aleti oldukları psikolojik savaş sayesinde senaryocu, paranoyak,
faşist ve hatta terörist suçlamaları ile ne yazık ki etkisiz hale getirdiler.
Sivil-asker bürokrat ve siyasiler terörle aynı dil ve
yöntemlerle mücadele edeceklerine birbirini aşağılayarak,suçlayarak ve hatta
yargılayarak kendi elleri ile terör örgütünün güçlenmesine neden oldular..
Son iktidar ise, geçmişle ve askerle hesaplaşma uğruna,
işin gerçeğini göz ardı ederek oy peşinde Açılım diye tutturunca ve bir de Arap
Baharı denen oyunda PKK terör örgütüne daha etkin ve kapsamlı bir görev
verilince, Türkiye’yi bu içerisinden çıkılmaz noktaya getirdiler.
Her gün Şehit Cenazeleri ile yüreğimizin yandığı bu
noktada;
Açılım denen yaklaşımın kimleri cesaretlendirdiğini ve
Arap Baharı ile birlikte işin ucunun nereye gideceğini sanırım artık herkes
anlamıştır.
Bugün ibretle ve üzüntü ile izlediğimiz sözde
Milletvekili-Terörist kucaklaşmalarının, Hakkari’de yıkılmak istenen Devlet
Otoritesinin, Suriye Kuzeyinde konu edilen Kürt bölgesinin halka dayalı
tesadüfi bir gelişme değil,yıllar öncesinden kararlaştırılmış bir oyunun
safhaları olduğunu 30 yıl öncesi bir anıyı naklederek bir defa daha sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Terör örgütü ile mücadelenin başladığı 1984 yılı Kasım
ayında Siirt İli kırsalında yaralı olarak yakalanan Mustafa ÇİMEN adlı bir
teröristin sırt çantası içerisinde çıkan dokümanlardan biri de,dün gibi
hatırlıyorum orta boy açık eflatun renk kapaklı bir kitaptı.
“Partiya Karkerên Kurdistan” yani Türkçe’si ile,
“Kürdistan İşçi Partisi“nin tüzüğü.
Gizli Servislerin himaye ve yönlendirmesi ile
hazırlandığı çok açıkça belli olan bu kitabı okuduk ve gördük ki, 1970’li
yıllarda Kürt Örgütlenmeleri arasında yapılan gizli temas ve toplantılarda
özetle aşağıdaki kararlar alınmış.
Dört ayrı ülkedeki (Türkiye,Irak,İran,Suriye) sözde
Kürt liderler arasında, uzun vadede sözde ”Kürdistan” kurulması yolunda bir
mutabakat sağlanmış.(Barzani-Öcalan-Kassumi….)
Kürtler’in, yaşadıkları ülkenin şartlarına göre 30 yıl
boyunca mücadele vermesi, o ülke içerisinde özel statüler ve özerklik elde
etmesi kararlaştırılmış.
30 yıl sonunda kazanılan şartlar ve yaratılan siyasi
ortama göre de,sözde Kürdistan’ın kurulması açısından gelinen durumun yeniden
değerlendirilmesine söz verilmiş.
Açıkçası;
Sözde Kürt Liderleri aşamalı olarak her Ülke’de önce
bazı ayrıcalıklar ve özerklik elde etmeyi, son safhada ise bağımsızlığı
kararlaştırmışlar.
Şu an Irak ve Suriye’deki duruma,Barzani’nin tavrına ve
ne yazık ki Ülkemiz’de meydana gelen olay ve gelişmelere bir bakın.
Büyük Orta Doğu Projesinin bir parçası olarak yürütülen
Kürdistan oyununun bu işin başından beri çok açık ve net bir şekilde yazılanlar
doğrultusunda adım adım nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışın.
Sözde Milletvekillerinin teröristle kucaklaştığı şu an
sormak gerekir;
Durum üstünlüğünün Devlet’te olduğu ve insanlarımızın
terörü unutarak geleceğe umutla baktığı 2000’li yılların başında ne değişti ve
ne oldu da, bazı görevlendirilmiş aydınlar, siyasiler, eski MİT’çiler ortaya
çıktılar ve yeni söylemleri, projeleri ve uygulamaları ile önce ovada, sonra da
dağda durum üstünlüğünün hiç beklenmedik bir hızla PKK ve bölücülere geçmesine
zemin hazırladılar.
Kısacası;
Bu Milletin ve Bu Devletin bunca yıldır KANI, CANI ve
MALI ile yaptığı kutsal mücadeleyi Cumhuriyetle hesaplaşma adına sorgulayanlar
ve bu konuda özellikle TSK’in birikimini hiçe sayarak onu yıpratanlar, onun
bunun sözü ile ben biliyorum, ben çözeceğim diye cahilce ortaya çıkanlar,
Suriye konusunda silahlı mücadeleye destek verenler aslında Ülkemizde ki
bölücülüğü de yeniden tetiklemişler ve ne yazık ki durum üstünlüğünü de
bölücüler ile onların destekçilerine teslim etmişlerdir.
Bunca acı yaşadıktan sonra, son gelişmeler üzerine
ayakları yere basmaya başlayan ve manevra yapan aydın ve siyasetçi geçinen o
kişilere sormak lazım,
”Şimdi mi anladınız”
diye..
Şunu bilmemiz gerekir ki;
Büyük Orta Doğu Projesi ve de onun maşalarından biri
olan PKK açısından amaç hiçbir zaman değişmemiştir.
Onları bu günkü noktaya taşıyan ise özellikle son dönem
olmak üzere bilinçsiz, tutarsız, sorumsuz ve duyarsız amatör yaklaşımlar
olmuştur.
Her şeye rağmen yüreğimize taş basarak ve son söz
olarak;
Bu Ülke’de yaşayan ve Ülkesini seven tüm
Vatandaşlarımızın gerçeği görmesi, mücadeleye azimle devam etmek adına sevgi ve
saygı bağlarını da güçlendirmesi dileği ile…
Yorumlar